Hayati Bir Mineral: Magnezyum

Posted by

Magnezyum sinir sisteminden kas işlevine, enerji üretiminden protein sentezine kadar 300’den fazla enzim reaksiyonunda rol oynayan vücut için hayati öneme sahip 11 mineralden biridir. Sir Humphrey Davy tarafından 19 yüzyılın sonlarında bulunduğunda, vücudumuzdaki önemi bilinmemekte olup, özellikle son yirmi yıl içerisinde yapılan çalışmalarla, hücre içi ve hücreler arası iletişimde ne kadar önemli roller üstlendiği ortaya çıkarılmıştır.

Vücutta üretilmediğinden, gıda ya da ilaç takviyesi gibi yollar ile alınması gerekmektedir. Vücudumuzda kullanılan magnezyumun yaklaşık %60’ı dişlerde ve kemiklerde, %39’u yumuşak dokularda, %1’lik kısmı ise kanda olup, diğer organlara oranla beyin ve kalpte daha yoğun olarak bulunur. Bağırsaklardan emilir, böbreklerden atılır.

Magnezyum hücrelerimizi alüminyum, nikel, kadmiyum, civa ve kurşun gibi zararlı elementlerden korur, kan şekerini düzenleyip, kalp kasının düzenli çalışmasını destekler. Kalp ritminin korunmasına ve kan basıncının dengelenmesine yardımcı olarak hipertansiyon riskini azaltır. Kasların düzgün çalışmasını sağlayarak, krampları önler ve kas performansını arttırır. Ayrıca, bağırsak kaslarının kasılmasını düzenleyerek, kabızlığı önlemeye yardımcı olur, sindirim enzimlerini aktive ederek, besinlerin parçalanmasını ve sindirimini sağlar. Migren hastalarında genellikle düşük magnezyumun düzeyi gözlemlendiğinden, migren ve baş ağrıları üzerinde de olumlu etkileri bulunmaktadır. Magnezyum, sinir sistemi üzerinde rahatlatıcı bir etkiye sahip olup, stres, anksiyete ve uykusuzluğa karşı koruma sağlamakta, beyin fonksiyonlarını ile hafızayı desteklemektedir.

Ispanak, badem, fındık, kabak çekirdeği, tam tahıllar, koyu yeşil yapraklı sebzeler, avokado, muz, kabak, kaju, fasulye, balık gibi yiyecekler magnezyumdan zengin besinlerdendir. Dünya Sağlık Teşkilatı’nın (WHO) ve Almanya Beslenme Enstitüsü’ne (DGE) göre, insan vücudu günde 280-350 mg magnezyuma ihtiyaç duymakta, hamilelik veya emzirme dönemlerinde bu ihtiyaç artmaktadır.

İşlenmiş besinler, uzun süre pişirilen sebzeler, değişen ekosistem, yapay gübre, tarım ilacı kullanımı gibi faktörler, yiyeceklerde bulunan magnezyumun azalmasına neden olmaktadır. Genellikle laboratuvar testleriyle doğrulanan magnezyum eksikliği (hipomagnezemi), kandaki magnezyum miktarının normalden düşük olması sonucu titreme, kas spazm ve krampları, iştahsızlık, mide bulantısı, kusma ve anormal kalp ritmine neden olan elektrolit bozukluğu olup, vücudun çeşitli işlevlerini olumsuz etkileyebilmektedir.

Kemik ve diş sağlığı, enerji üretimi, sinir sistemi fonksiyonları ve kalp sağlığı, magnezyum düzeyine bağlı olarak değişebilmekte, uykusuzluk, anksiyete, halsizlik gibi birçok sağlık sorununa da yol açabilmektedir.

Aşırı alkol tüketimi, mide sorunları ya da sindirim bozuklukları, magnezyum emilimini engelleyerek eksikliğine neden olabilmekte, Crohn veya Çölyak hastalığı gibi sindirim sistemi problemleri ile diabet hastalığı, magnezyum eksikliğine zemin hazırlayabilmektedir.

Sağlıkla kalın !..

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir